29 Ağustos 2016 Pazartesi

neverland

bazen uyuyup uyanınca geçecekmiş gibi gelir.yıldızlar aydınlatır karanlık düşüncelerini.evrenin sonsuzluğunda kaybolur korkuların...gözlerini kapadığında olduğun yerde değil,olmaktan mutlu olduğun yerdesindir.bir tende,bir kokuda,bir zamanda...sonra açmak zorundasındır gözlerini,ve zorunda olduğun için aldığın kararlarla yaşamak.

güz...

çocukluğumdan beri hiç sevmedim sonbaharı.yaz kızı olduğumdan mıdır,ağustos böceği gibi dünyaya gözlerimi açtığımdan mıdır bilmem,en mutlu olduğum zamanlardır yaz günleri...şimdi bu altın sarısı pırıl pırıl güneşin bizi terk etmesi,yerini solmuş eski zaman fotoğrafları tonunda,gölgeli,hafif yorgun güneşe bırakması pek bozuyor keyfimi.keşke hep tenimizde tuz kokusu,usul usul dalgalanan bir deniz,bir kadeh rakı ve fonda Müzeyyen Senar'la yaşayabilsek...kumdan kalelerin yapılamadığı,çocukların uyku saatlerinin 21.00'ı geçemediği,balkonda çiçeklerimi sularken bir yandan kahve içemediğim,hafif giyinemediğim,karpuz yiyemediğim bir mevsimin güzel olduğuna hiç ikna olmayacağım.ama doğaya baş kaldıracakta değilim...kabul;hayatımın bütün bitişlerini yaşadığım sonbahar gelsin yine bildiği gibi...ben yine hazırlıksız,yine bütün dallara çiçek açtıran yaz mevsimi inatçılığıyla,burnumun ucunda deniz kokusu,yüzümde güneşin hediye bıraktığı çillerimle karşılayacağım onu...soldurmadan rengimi,kısmadan müziğimin sesini sonrasında getireceği yağmur sesi seremonisini ve odun sobasında kestane pişirme keyfini hediye kabul edip,baş tacı edeceğim...
fb.

24 Ağustos 2016 Çarşamba

yaz günü rüyası....

bir mucize olsun...
hava hep mevsim normallerinde,herkes mutlu,akşam üzerileri hep esintili...
soframızda hep zeytin yağlı tazefasülye olsun,sınırsız dondurma yeme hakkımız birde...annem hep benim için ayrı salata yapsın,sofraya götürürken de ''ekmeği dilimle kızım'' desin.babam hep az yediğim için söylensin,çaktırmadan tabağıma yemek eklesin.Ağbim karpuzu çok yediği için kendine kızsın,bir kahve yapan olsa da içsek diye göz süzsün...
denize girelim,kim daha çok açılacak diye iddialaşalım...babam sırf yalnız açılmayalım diye yarışsın bizimle.kumdan kale yapalım,bunun sadece çocuklara verilen bir hak olmadığını konuşalım yine.ben sakarlık yapıp kaleleri devireyim,ağbim küssün bana...annem güneşte çok uzandığı için omuzları yansın,biz üç koldan söylenelim hep böyle yapıyorsun diye...
akşam üstü serinliği vursun yüzümüze...havada tatlı bir nem kokusu,fonda en sevdiğimiz şarkılardan biri ( sting,fragile),uzanalım yataklarımıza ondan bundan sohbet edelim.pamuk dedemin komik anılarını hatırlayıp uzun uzun gülelim,gözlerimiz dolu dolu....sonra,dünyanın en huzurlu uykusunu uyuyalım üstümüzde deniz kokusu.
ben sabah erkenden uyanıp denize girebilir miyim diye düşüneyim,annem kahvaltıda biber kızartacağını,ağbim öğlene kadar uyumayı,babam gazete almaya hangimizi göndereceğini...
fb.

lades!

sahip olmaya çalışmak yerine ait hissetmeye dairmiş gerçeklik.yine inanıp yeniden lades oynamakmış.gelmiş geçmiş tüm önyargılardan uzakta durup,kimsenin anlamayacağı bir dilin tercümesini yaşamakmış.
fb.

19 Ağustos 2016 Cuma

bir küçük kelebek

Ruhu;hayata karışmak için var gücüyle kanatlarını çırpmaya çalışırken kozasında sıkışıp kalan bir kelebek sanki..sanırsın ki,begonvil çiçekleri gibi süzülesi var ağaçlar arasında...ne yazık ki,sıkıştığı yerden tutup ta çıkaracak kimse yok...hissi;yalnızlık.sesi;su.kokusu;bir küçük taze çilek.bir uzatabilse kanatlarını sarıp sarmalandığı yerden gökteki yıldızlara...esen rüzgara bırakacak kendini...ve dalların arasında dans ederken ruhu,önce gözleri gülümseyecek ardından bir nazlı nefes çekecek içine...
göz pınarları ıslak.dokunsalar derler ya hani...dokunmasalar da olur...
sevgiler.fb.

16 Ağustos 2016 Salı

merhaba...

Aslında aklımda bir sürü şey vardı,yazacak bir sürü detay...ama yazmaya başlayınca hepsini unuttum,uçup gittiler...o kadar özledim ki yazı yazmayı.en son üniversitede yazıyordum küçük mavi bir deftere.Malesef defterimin yerinde yeller esiyor.Bir ara küstüm,sonra üşendim.Tam vazgeçmiştim ki tekrar yazmaya karar verdim.
Son yıllarda çok şey değişti hayatımda.Ama bir o kadar da çok şey aynı kaldı.Bir ara çok dert ettim her şeyi kendime.Sorguladım,üzüldüm,vazgeçtim,ölçtüm,tarttım,kendi kendimi yedim...derken durdum.evet durdum ve bunu kendime neden yaptığımı sordum.Hiçbir cevap bulamadım.Artık cevap aramıyorum.Hatta cevapsız kalan soru işaretlerine bile takılmıyorum.Herkes tek,herkes özgür ve herkes dilediğini yapabilir.Artık kabul ettiğim gerçek bu.
Sevgiler,fb